Uyandım fakat hiç kimse yoktu başım hala biraz dönüyor ve sanki biri kafama çivi çakarmışçasına acıyor adeta beni öldürecekmiş gibi ağrıyordu kaç yaşında olduğumu kim olduğumu bilmiyordum öyleki bana uzun zamandır yaşıyormuşum gibi hissettiren bu bilinç sanki kendi anılarımı benden saklıyor, bir şeyleri öğreneceğimden korkuyor gibiydi. Çok umursamadım fakat nerde olduğumu öğrenmem gerekti. Uyuduğum yerden kalkmaya çalıştığımda bunun bir bebek beşiği olduğunu gördüm, neden bebek beşiğinde yatıyordumki? Sonuçta bilincim bana en azından bir bebekten daha büyük olduğumu söyleyebilecek kadar açık ve net. Neden beşikte yattığımı hala sorgularken ellerimi uzattığımda hiç görmediğim iki eli gördüm... Bunlar bebek elleriydi, neden bir bebek olmuştum ki. Hiç bir şey anlamadan beşikten tırmanarak çıktım fakat altımın boşluk olacağını unuttum. Güm! Yere düştüm açık konuşmak gerekirse kalçam biraz ağrıyor fakat başımın ağrısı yanında bir hiç kalıyordu. Bu ağrıyla yürüyebileceğimden bile emin değildim ki ayağa kalkar kalkmaz tekrar yere düştüm. Sürünerek odadan çıkmayı düşündüm fakat etrafıma bakınca odanın ne kadar büyük olduğunu gördüm, bu oda herhangi normal bir aile için o kadar büyüktü ki bir an sığınak sandım fakat daha dikkatli bakınca odanın her yerinde beşik olduğunu gördüm kendi kendime "acaba bütün beşiklerde benim gibi bebekler yatıyor mudur?" Diye düşündüm. Bu düşünce meraka dönüştü en azından bir kaç beşiğe bakmak istedim. Ancak her şey düşündüğüm gibiydi beşiklerin hepsinde birer bebek yatıyordu. Bu olaydan sonra buranın bir doğumhane olduğunu düşündüm ama tüm bebekler birbirine benziyordu siyahtan daha kara bir lacivert saç kan kırmızısı gözler bir an aklımdan geçirdim "acaba bende mi böyleyim?" Bu düşünce beni bir ayna bulmaya zorladı fakat odanın içinde hiç bir ayna yoktu. Kapıdan dışarı çıkarak bir ayna bulabileceğimi düşündüm ve kapıya doğru sürünmeye başladım. Keşke bunu yapmasaydım, tam kapıya ulaştığımda kapı bir anda açıldı önümde insan diyemeyeceğim kadar büyük bir adam vardı. sanırım bebek bedenim altına bile kaçırdı. Korkudan sürünerek kaçmaya çalıştım fakat beni bacağımdan tuttu havaya kaldırdı ve arkasındaki kahyaya "yoksa bu andreas mı?" Dedi. Kahya bunu onayladı ve sonunda adımı öğrenmiş oldum. Yüzünde iğrenç bir gülüşle "Kahya, bunu ana aile evine getir" dedi. Kahya başı eğik şekilde onayladı, sanki benim için korkmuş gibiydi. Beni o adamın elinden aldı ve bir bebek nasıl kucaklanacaksa öyle kucakladı, en azından kahya güvenilir gözüküyordu. Fakat düşünceler aklıma akın etmeye başladı ; bu adam kim, ana aile evi ne, kahya kim, neden burdayım, bedenim gerçekten bir bebeğin bedeni mi? Bu soruları düşündükçe başım daha çok ağrımaya başladı ve en sonunda uykusuzluktan bayıldım. Gözlerimi açtığımda yine o bembeyaz yerdeydim ve yine gölge karşımdaydı bu sefer zihnimden konuşabildiğimi farkettim ama ben konuşmadan önce gölge bana "adını öğrenebildin mi?" Dedi. Evet demeyi düşünmemle birlikte gölge şaşırdı "en azından bir şeyleri çözmüş gibisin" ağzı hiç oynamıyordu, tam o sırada onunda düşünerek konuştuğunu farkettim. Telepati değil mi bu? dedim ve gölge bunu onayladı ve daha sonra gölge bana "gitmen gerek. Verblade ailesine sakın güvenme" dedi ve bir anda kendimi bir at arabasında kahyanın kucağında buldum sanırım şu koca adamın dediği ana aile evine gidiyorduk yaklaşık 20 dakika sonra araba durdu kahya arabadan beni alıp indi gözlerimin açık olduğunu daha yeni farkeden kahya "ah genç efendi, demek uyanıktınız. Verblade ana aile evine hoş geldiniz." Dedi, bir bebeğin bunu anlamasını nasıl düşündü anlamıyorum fakat asıl akıl erdiremediğim şey bu evin büyüklüğüydü. Bu bir ev değildi buna şato demek hakaret olurdu bu ev o kadar büyük ve şöhretliydiki girişinde sayamayacağım kadar çok muhafız duruyor bahçenin evin her bir köşesinde hizmetçi kıyafetli insanlar oluyordu. Sadece bahçeyi keşfetmem en az bir günümü alır gibiydi tüm bu şato ya da ev artık her neyse niye bu kadar büyüktü ki? Kahyaya hiç bir soru soramadığım için beni içeri götürmesini bekledim beni tam karşımdaki ev yerine aynı sınırlar içerisinde yer alan ama asıl evden daha az şöhretli görünen bir eve götürdü burda benim gibi bir kaç bebek daha vardı kahya beni hizmetçiye vererek "bu reis tarafından seçilen özel soykırım birliğinin sonuncusu ve muhtemelen en güçlüsü" dedi hizmetçi şaşırarak beni aldı ve en azından bana yetecek büyüklükte bir odaya bıraktı odanın köşesinde bir beşik vardı ve geri kalan duvarlar dolaplarla masalarla doluydu sadece tek bir camı vardı ve o cam da boyumun yetmeyeceği kadar yukardaydı kısacası oda zindandan halliceydi. Hizmetçi çıktı ve kapıyı kapattı fakat hala kahya ile konuşmaları duyuluyordu :
-bu çocuk... Gerçekten Verbalde ailesinin beklentilerini karşılayabilecek mi kahya?
+İnanıyorum ki beklentilerin hakkını verecektir.
dedi ve gitti.
Sanırım bu "Lord Cauron " o koskoca adamdı korkarak kapıdan uzaklaşmaya çalıştım fakat bir anda kapı açıldı...