Kardeşim vardı ama öldü. Annem ve babam ölmüştü. Annem ve babam ben doğmadan taht kavgası yüzünden öldürülmüştü. Ve bunu biliyordum. Gölge ırkının kralı tahtını devrederken amcam ve babam valhalla hakkını kullanarak savaşmış. Ve amcam babamı yenmiş. Babam öldüğünde annem dayanamamış ve bana hamileyken o da amcama karşı direniş göstermiş. Amcam yine buna acımamış ve annemi de öldürmüş.
Kardeşim dedim ama bir ağabeyim vardı. Ağabeyim o zamanlar 5 yaşındaydı. Kendi gözleriyle olan biteni görmüş ve her şeyi bana anlattı. Tabii ki sürgün edildik çünkü hain olarak damga vurulmuştum. İnsanların dünyasına 1 yaşımda geldim ve şu ana kadar insancıl yaşadım. Ve kendime insan diyorum. Ne kadar Gölge olsam da bana göre ben bir insanım.
Abim bıçaklanarak koyu tenli ırklar tarafından öldürüldü. Bir büyücü değildi kendisi. Ve sadece Gölge ırkından bir melezdi. Ama büyüsel gücü olmadığı için onu hor gördü ırkımız. Sürgün edilmemizin çok sebebi olsa da en etken sebep hainlikti.
Ben merhametli bir insan olduğum için ağabeyimi öldürenleri öldürmeyi seçmedim. Onları nasıl bulacağımı bilmiyorum ve öldürdükten sonra şüphe çekeceğimi biliyordum. Bu yüzden pas geçtim. Boktan hayatım peşimden sürüklenerek geliyor. Zamanında komşum ev almıştı. Taşındığımız yerde bize acımış olmalıydı ama şu an ödemiyor. Borca girerek almıştı ama enflasyon o kadar arttı ki bu borcu ödemek çanta da keklikti. Bu yüzden tek başıma geçinebiliyorum. Tabi yıllardır kahvaltı bile yapmadım. Çünkü hazırlamaya hep üşenirim.
Telefonuma mesaj geldi saat 10 gibi. Bu müdürdendi. ''yarın saat 5'te gel. Akşamcısın.''
Sanırım müdür iyilikleri unutmuyor. Bence bu yüzden bunu yaptı. B.s ziyaretleri hafta da bir olurdu ve nadiren günleri değişirdi. Yarın gelmeyeceğinden emindi bu yüzden bence böyle yaptı.
''Tamam teşekkürler.'' yazıp mesajı yolladım. Yorganı kafama çektim ve sabah geç uyanabileceğim aklımda olduğu için huzurlu uyudum.
Ertesi sabah saat on buçukta uyanmıştım. Telefonu elime alıp 12'ye kadar oyun oynadım. Ama bir şeyi fark etmemişim. Telefonuma gece 3'te başka bir mesaj gelmiş.
Bir numaraydı ve soğuk bakışlarımla açtım mesajı.
''Saat 10 gibi Teravelli inşaat'ın önüne gelebilir misin?''
''Ne alaka şimdi?''
''Saat çoktan geçmişti aslında. İyi ki görmemişim. Rahat rahat uyudum valla. İlk defa duyduğum bir inşaat ismiydi.
Haritaları açıp baktım. Otobüsle 30 dakik da gidermişim. Kim uğraşacak bu saatte. Telefonu kenara koydum ve su içtim. Ardından bilgisayarımın başına geçtim ve yaptığım editin ne kadar izlendiğine bakmak istedim.
Çok değildi. 15 beğeni vardı. 4 saatlik uğraş bunun için miydi? Ama bildiğim bir şey daha vardı.
4 saatlik bir editle bir milyon beğeni alanlar bile vardı. Ama onlarda 4 yıldır veya 5 yıldır her gün bu editlerden paylaşıyorlar ve neredeyse 5 ay boyunca yaptıkları editler izlenmiyordu. Pes etmeyip bu işe devam ettikten sonra istedikleri oluyordu. Gerçek dünya düzenine iyi bir örnek.
Dün akşam kafama dank ettiği için, ağabeyimin öldürüldüğü son kamera görüntüsü fotoğrafından iki kişinin yüzünü gördüm. Bulanıktı ama polis onları bulabilirdi. Olayın üzerinde çok yıl geçmesine rağmen hala dışarıdalar. Sanırım adaleti benim vermek gerekecek. Bir Gölge olmanın zamanı geldi bence.
Ha bu arada, büyücüler yüksek miktarda büyü enerjisi barındırır ve çok fazla enerji türü var.
İnsanlar genellikle Saf enerji kaynak edinen en zayıf enerji türünü kullanırlar. Ben Gölge enerjisi kullanıyorum. Ve saf enerjiye göre daha etkili bir kaynak. Kara enerji var ki serbest büyülerin kaynak edindiği bir enerji. Kardelen soy ismine sahip olmayan biri bu enerji türünü kullanınca bedeni iflas ediyor. Bu yüzden Kara enerjiye hükmeden biri tarafından kullanılması gerek, bunu yapabilen tek soy Kardelen soyu. Tek çocuk hayatta olduğu biliniyor ve onunla yüzleşmeyi pek istemem. Enerji türü benimkine göre kat kat daha güçlü.
Enerji türlerine örnek verirsek, aynı yıkıma sahip aynı teknikler kullanılsın ama enerji türü farklı olsun. Kara enerji çok az enerji harcatır aynı yıkımda benim enerjime göre.
Tabii ki yeteneğimin yıkımla bir ilgisi yok. Sadece hız kapsamının ötesinde bir sonuç gösteren yetenek ki, bence zaman akan bir yerde benim eylemsizliğimi geçecek bir hız yeteneği söz konusu olamaz.
Polise gitmeye üşeniyordum ve yine polise gidip ne diyeceğimi bilmiyordum. Bu yüzden polis olan bir müşterim ile denk gelmem gerekiyordu. O da her gün gelirdi ve su alırdı genelde.
Denk gelmem kolay olurdu. Bu yüzden oturmaya devam edip bir edit yapsam mı diye düşünmeye başladım. Ama o da üşendirici geldi ve saat 5'e kadar sadece oyun oynadım.
Hazırlanıp üstümü giymiş ve en sonunda işe gelmiştim. 5'i 15 geçiyordu ve arkadaşlarım çalışıyordu.
Kasadaki arkadaşımla göz göze geldim. ''Kolay gelsin.''
O da gülümsedi. ''Çok sağol.''
Depoya doğru hızlı adımlar ile yürümeye başladım. Çantamı koyup üstümü değiştirdim. Müdür yardımcısı oturuyordu ve müdür yoktu.
Müdür yardımcısı çok atarlı biriydi ama alttan aldığım için yine boyun eğdiğimi sanıyordu.
Müdür söz etmiş olacak ki bana direk söyledi. ''Mağazayı toplasan 2 saniyede.''
İçimden düşündüm. Üstümü giyerken bağırmıştı. Ve bende duymuştum. Onun bu yeteneği kavrayabilmesine şaşırdım. Bunu dediğine göre kavramış olmalıdır diye düşündüm. İç çektim. Ama bütün müşteriler anlık değişimi fark edecekti.
Çıktım ve iş kıyafetim harici eşyaları dolabıma koydum. Yanına geldim. ''Herkes fark eder ama.''
Çok umursaman biri gibi konuştu. ''Bir şey olmaz yap hadi.''
İçimden düşündüm. ''Ne nankörce bir yaklaşım.''
Mağazaya camdan baktım ve ne kadar dağınık olduğunu gördüm. Bütün gün beni beklemiş ve çalışmamış gibiydi. Belki sepetleri düzeltmiştir çünkü oralar düzgündü.
''Peki.'' Dedim ve yeteneğimi tekrar kullandım. Her yer anında düzgün oldu. Bir anda her yer toplanmış ve çok düzenli olmuştu. İçeriden sesler biraz artmaya başladı.
''Ne oldu?''
''Bu da ne?''
''Bu burada mıydı lan?''
''Lan mı?'' Dedim içinden. Sevmediğim bir hitaptı. İçeri gittim ve bunu hangisinin dediğini anlamaya çalıştım. Ama anlayamadım. Çok insan vardı. Bu yüzden es geçtim.
İçeri tekrar girdim ve bana kasa çıkardığını gördüm.
''Söyle ona çıkışını alsın.''
Kafamla onayladım ama emir tabi konuşmalarından nefret ediyordum.
Gittim kasaya ve dedim arkadaşıma. ''Çıkışını alacakmışsın.''
''Tamam.''
Aldı çıkışını ve kendi kasamı koydum içine. Birkaç müşteri aldıktan sonra o üstünü giyinmiş çıkıyordu. Saate baktım. 17.45'ti. Tam zamanında çıkmıştı.
Yeteneğimi söylediğime göre hiç çalışmama gerek yoktu. Sadece kasadan müşteri alsam 9'a kadar. 9 olduğu an yeteneğimi tekrar kullansam ve her yeri pırıl pırıl yapıp kapanış işlemleri yapsam yerinde bir fikirdi.
Bir sandalye alsam ve oturup müşteri beklesem iyiydi.
''Kolay gelsin. Görüşürüz.'' Dedi ve çıktı. Bende kafamla onaylamıştım. Ardından o müşterinin gelmesini bekledim. 17.00 ile 19.00 arasında geliyordu. Hafta sonlarından bu 17.00, 14.00 olabiliyordu.
O kadar ezberlemiştim.
İçeri gittim kasa da müşteri olmadığı bir zamanda ve sandalyenin birini aldım. ''içeri de oturacağım.''
''Bırak onu!''
Ne? Bu tabirde ne? Şaşırdım. ''Neden? Bütün işleri kapattığımızda yeteneğimle yapabilirim. Akşama kadar müşteri alsam yeter.''
''Olmaz öyle ayakta karşılayacaksın müşterileri. ''
''Mal mı bu?'' Diye düşündüm. Geçtim kasaya ve dediğim gibi koyu tenli atarlı insanlardan birini gördüm.
''Kasaya baksana kardeş.''
''Kesin götünde bile bıçak taşıyordur'' Diye söylendim kendi kendime.
''Geldim.''
Geçtim kasaya ama bana dik dik bakıyordu. ''Ne kadar tuttu.''
Mala bak. Daha ürünleri geçirmedim ne kadar diye soruyor. Kim olduğumu bilse böyle konuşur muydu ki? Her neyse. İşim gereği güler yüzlü olmak zorundaydım.
''42 lira tuttu.''
Cebinden 200 çıkardı ve önüme fırlattı. Tabii ki sabırlıydım ve direk para üstünü verdim. İnsanca bir şekilde vermiştim. Ardından uzaklaşıp gitti. Böylelerini öldürmek gerek diye düşünüyordum aslında. Sadece öyle yetiştiği için herkesi yeneceğini sanan bir aptaldan başkası değil.
Bekle bekle nereye kadar diye düşünüyordum ve ardından bahsettiğim polis ağabey mesaisi bitmiş iki su almıştı. Suyu geçirirken açtım konuyu.
''Merhaba ağabey. Bir şey sorabilir miyim?''
''Buyur. Tabi Tabi tabi sor.''
''Sen şimdi polissin. Ve kapandığını düşündüğüm bir dava var, tutuklanan olmadı. Ağabeyimin ölümü hakkında bir konuydu.''
Direk yüzünü ekşitti. Üzülmüş gibiydi. ''Ah. Tabii nasıl yardımcı olabilirim?''
''Bunu yapanlar tutuklanmadı. Sadece şu an ne yaptıklarını merak ediyorum. Yaşıyorlar mı yoksa başka bir suçtan içeri girdiler mi merak ediyorum.
İsim biraz yabancı gelecek ama söylemeliyim.
Retrevia'nın ölümü!''
''Retrevia mı? O ne?''
Bilmiyordu ve bir gölge olduğumuzu asla tahmin edemezdi. İsimlerimiz ta sürgün edilmeden konduğu için buranın halkı yabancıydı.